top of page

Sorumluluk, Özgürlük, Bitcoin

Fırat Kaan Aşkın - 28.01.2025

Bitcoin Gadsden

Hans-Hermann Hoppe’nın Democracy: The God That Failed adlı şaheseri, demokrasinin en çarpıcı ve ikna edici eleştirisini sunmakta ve daha desentralize (ademimerkeziyetçi), mülkiyete dayalı bir toplumsal düzenin savunusunu yapmaktadır. Özgürlükçü fikirleri benimseyenler için Hoppe’nın çalışmaları hem bir eylem çağrısı hem de merkeziyetçi devlet anlayışına meydan okumak için felsefi bir çerçeve işlevi görmüştür. Bitcoin maksimalistleri de modern parasal sistemlerin zorluklarıyla boğuşurken ve Bitcoin’i desentralizasyon ve bireysel egemenliğe dayanan bir alternatif olarak tasavvur ederken Hoppe’nın analizinde kendilerine mutlak bir destek, uçsuz bucaksız bir kaynak, sarsılmaz bir dayanak bulabilirler.


Bu yazı Hoppe’nın temel argümanlarını yeniden ele almakta, karşıt görüşleri incelemekte ve fikirlerini Bitcoin ve onun ethosuyla ilişkilendirerek bu ikisinin insanlığın özgürlük arayışında nasıl kesiştiğini gösterecektir.


Hoppe’nın argümanının merkezinde, genellikle siyasi evrimin zirvesi olarak övülen demokrasinin verimsizlikler, sapkın teşvikler ve ahlâki kusurlarla dolu bir sistem olduğu fikri yer almaktadır. Hoppe’ya göre demokrasi, monarkın zenginlik ve istikrarı korumaya yönelik uzun vadeli güdüsünün yerine, toplumsal uzun ömürlülük karşısında anlık kazanımlara öncelik veren seçilmiş yetkililerin kısa vadeli ufkunu ikame etmektedir.


Hoppe’nın eleştirisi şunları vurgulamaktadır:


  1. Liderlikte Zaman Tercihi: Monarklar, kendi alanlarının “sahipleri” olarak hareket ettiklerinden, kendi nesillerine odaklı düşünmeye teşvik edilirler. Demokratik olarak seçilen yetkililer ise daha yüksek bir zaman tercihi derecesine sahip olma eğilimindelerdir ve gelecekteki istikrardan feragat ederek kendi dönemlerinde elde edecekleri faydaları maksimize etmeye çalışacaklardır.

  2. Kamu Mülkiyeti ve Kaynak Sömürüsü: Bir demokraside, kamu mülkiyeti kavramı ki bu bir oksimorondur, bireyler paylaşılan kaynaklardan kişisel faydalarını en üst düzeye çıkarmaya çalıştıklarından ötürü aşırı sömürüye, kaynakların yanlış tahsisine ve kötü yönetime yol açar.

  3. Özgürlüğün Erozyonu: Hoppe, demokrasinin kaçınılmaz olarak devlet kontrolünün, vergilendirmenin ve regülasyonun artmasına yol açarak bireysel özgürlükleri aşındırdığını savunmaktadır.


Bitcoin’in ortaya çıkışı, Hoppe’nın modern devlet hakkındaki -haklı- pesimizmine pratik bir karşı duruş sunmaktadır. Merkezî olmayan, izne dayalı olmayan bir parasal sistem olarak Bitcoin, Hoppe’nın eleştirdiği merkezîleşme ve kısa vadeciliğe meydan okuyarak Hoppe’nın ilkelerinin birçoğuyla örtüşmektedir. Nasıl olduğunu şöyle açıklayabiliriz:


  1. Düşük Zaman Tercihi: Bitcoin’in sabit arzı ve deflasyonist yapısı uzun vadeli düşünmeyi teşvik eder. Bu da Hoppe’nın anlık hazlardan ziyade nesiller boyu birikim ve servetin korunmasına yönelik bir toplum idealini yansıtmaktadır. Gerçekten de Bitcoin’in felsefesinin merkezinde “zaman tercihini düşürme” ya da uzun vadeli hedeflere kısa vadeli hazlardan daha fazla öncelik verme kavramı yer almaktadır. Enflasyon nedeniyle zaman içinde değer kaybeden itibari paranın aksine, Bitcoin’in sabit arzı tasarruf etmeyi ve gelecek için planlama yapmayı teşvik eder. Aileler için bu, odak noktasının hazcılıktan ve panik tüketicilikten nesiller arası servet oluşturmaya doğru kayması anlamına gelebilir. Bitcoin’de birikim yapan ebeveynler çocuklarına mali disiplini ve özgürlük için yegâne öncül olan sorumluluk bilincini aşılayarak daha istikrarlı ve müreffeh bir hane için gereken zemini hazırlayabilirler. Düşük dereceli zaman tercihi, toplulukların işleyişini de etkiler. Bireyler anlık tüketime daha az odaklandıklarında ve uzun vadeli sonuçlara daha fazla yatırım yaptıklarında, gelecek nesillere fayda sağlayan girişimleri destekleme olasılıkları daha yüksektir. Bu bağlamda yerel altyapıya, eğitim programlarına veya ortak değerlerle uyumlu topluluk projelerine fon sağlanabilir.

  2. Mülkiyet Hakları ve Egemenlik: Bitcoin bireylerin, müsadereci, sansürcü veya enflasyonist erozyona karşı dirençli olacak şekilde nesiller boyu birikim yapıp servet sahibi olmalarını sağlar ki bu da Hoppean mülkiyet merkezli bir düzenin alametifarikasıdır.

  3. Desentralizasyon: Hoppe, desentralize (merkeziyetsiz) toplumsal yapıları savunmaktadır. Bitcoin’in küresel çapta dağıtık düğümler ve madenciler tarafından güvence altına alınan ağı, bu ademimerkeziyetçiliği eylem bazında somutlaştırmaktadır. Bitcoin’in merkeziyetçilikten tamamen arındırılmış yapısı, genellikle merkezî kurumlarla ilişkilendirilen finansal istikrarsızlık, aşırı güç yoğunlaşması ve müdahaleciliğe karşı bir koruma sağlar. Aileler için bu, daha büyük bir güvenlik hissi anlamına gelir. İster tasarrufları enflasyondan korumak ister ekonomik gerileme dönemlerinde bir can simidi sağlamak olsun, Bitcoin bireylere bankalara veya hükümetlere güvenmeden finansal kaderlerini kontrol etme gücü verir. Topluluklar için Bitcoin birleştirici bir güç olarak hareket edebilir. Yerel gruplar, topluluk projelerini finanse etmek için bir havuzda Bitcoin toplayarak ortak bir amaç ve hesap verebilirlik duygusu yaratabilir. Dahası, Bitcoin’in şeffaf defteri fonların amaçlandığı gibi kullanılmasını sağlayarak yolsuzluk, yanlış tahsis ve kötü yönetim potansiyelini azaltır.

  4. Devlet Kontrolünden Kurtulmak: Bitcoin, devlete bağlı fiat sistemlerinden bir kaçış yolu sağlayarak bireylerin Hoppe’nın demokratik rejimlere atfettiği sömürücü eğilimleri bertaraf etmesine olanak tanır. Bitcoin’in merkezî olmayan ağı bir özgürlük, bağımsızlık, esneklik ve adapte olabilirlik modelidir, yani Bitcoin en doğal insan eylemidir. Aileler ve topluluklar kendi desentralize sistemlerini oluşturmak için bu yapıdan ilham alabilirler. Örneğin, topluluklar mal ve hizmetlerin aracılar olmadan mübadele edildiği Bitcoin tabanlı yerel ekonomiler kurabilir. Bu sadece servetin yerel olarak sirkülasyonunu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bir iş birliği ve mutual destek ruhunu da teşvik eder. Desentralize iş birliği, kriz zamanlarında mukavemeti de artırabilir. Doğal afetler veya ekonomik çöküşler sırasında Bitcoin’in hudut tanımayan ve sansüre dirençli özellikleri hızlı ve doğrudan mali yardıma olanak tanır. Topluluklar, bürokratik engelleri aşarak ve kaynakların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlayarak yardım çabalarını daha etkili bir şekilde organize edebilir.

  5. Devletin Para Üzerindeki Tekeline Meydan Okumak: Bitcoin’in bizzat varlığı devletin parasal sistemler üzerindeki münhasır kontrolünü sorgulamaktadır ki bu Hoppe’nın da merkezîleşmiş iktidar eleştirisinde defalarca ele aldığı bir konudur.

  6. Volontarist (Gönüllülük Esasına Dayalı) Birlikteliklerin Teşvik Edilmesi: Hoppe’nın desentralize gönüllü birliktelikler vizyonu, Bitcoin’in eşler arası ağları ve tabandan gelen toplulukları ile gerçek dünyada uygulanabilirlik bulabilir.

  7. Yeni Yönetişim Modellerine İlham Vermek: Bitcoin’in konsensüs mekanizmaları ve koduna kazılı teşvik yapıları aracılığıyla yönetişimi, Hoppe’nın cebri ve dayatmacı olmayan toplumsal yapılara yönelik arzusuyla uyumlu olarak alternatif örgütlenme modelleri için bir şablon sunmaktadır.


Hans-Hermann Hoppe’nın Democracy: The God That Failed kitabı, okuyucuları modern yönetişimin temellerini ve demokrasinin uzun vadeli sonuçlarını yeniden gözden geçirmeye davet ediyor. Hoppe’nın eleştirisi Bitcoin maksimalistleri için, fiat sistemlerinin ve merkezî güç yapılarının kusurlarıyla yüzleşirken derin bir karşılık buluyor. Hoppe’nın vizyonu Bitcoin’in ethosuyla kusursuz bir şekilde birebir aynı olmasa bile, örtüşme desentralizasyon, bireysel egemenlik ve sorumluluk temelli özgürlük arayışı hakkında anlamlı bir diyalog başlatacak kadar önemlidir.


Bitcoin, birçok yönden Hoppe’nın ideallerinin pratik uygulamasını temsil etmektedir ve bireyleri güçlendiren, gücü merkezsizleştiren ve toplumdaki baskın hâle gelmiş zaman tercihlerini düşüren bir araçtır. Hoppe’nın felsefesi ve Bitcoin teknolojisi bir araya geldiğinde, daha özgür ve daha dirençli bir dünya arayanlar için güçlü ve heyecan verici bir yol haritası ortaya çıkıyor.


Şimdi bu doğrultuda günümüzdeki en tehlikeli Bitcoin odaklı eğilime dair şunu haykırmayı Hoppean bir Bitcoin maksimalisti olarak kendime görev addediyorum: Reject the Strategic Bitcoin Reserve! Trump başkanlığı rüzgârıyla bağırsaklarına muazzam miktarda gaz doluşan kullanışlı embesiller için bu mesajı bilhassa İngilizce haykırmak önemlidir, ancak tabii bu durum her ülkenin halkı ve devleti için de geçerlidir. Şimdi: Stratejik Bitcoin Rezervi fikrini reddedin!


Bu, bir ikazdır, yargı değil. Stratejik Bitcoin Rezervi kulağa hoş gelebilir. Ta ki öyle olmayana kadar. Hükümet neyi elinde tutarsa, onu kontrol eder; kontrol ettiği şeyi de eğip büker. Tarih tekerrür eder ve güç mutlaka yozlaştırır. Bu sebeple her şeyi sorgulamak zorundasınız. Kendiniz karar verin. Bitcoin yalnızca bu şekilde, bireyin elinde tuttuğu sürece özgürlüktür.


ABD Hükümeti (ve yakında diğer tüm hükümetler) Bitcoin’i istiyor ve istemeye de devam edecek. Birçok kişi bu duruma seviniyor ama esasen bu sizi korkutmalıdır. Tüm diğer çılgınlıklarda olduğu gibi bu çılgınlığın da adı süslenip püslenerek “Stratejik Rezerv” konulmuş. Yani Fort Knox’taki gibi yüksek güvenlikli bir ulusal kasada, enflasyonun etkilerinden korunacak ve “Amerika’yı Yeniden Muhteşem Yapmak” için kullanılacak bir araç olarak Bitcoin stoku. Kulağa çok asil ve ulvi geliyor olabilir. Ama gerçekten öyle mi? Bitcoin aslında bireyler için yaratıldı; devlet için değil. Devlet, kontrolü ele geçirdiği an, oyun biter. Cidden 2008’den de mi bir şey öğrenemediniz?


Bitcoin volontarist paradır. Kural tanımaz. İzin gözetmez. Aracılık gerektirmez. Yasal bir zemine ihtiyaç duymaz. Onay aramaz. Kapsam ve aidiyet için yalvarmaz. Bitcoin’i istersiniz ve onun için harcadığınız emeğinizin kanıtı olarak da alırsınız. Sadece kendi başınıza. Altın da benzer bir şeydi. Sonra hükümet onu ele geçirdi. Kilit altına aldı. Kâğıttan vaatler dağıttı. Senatör Cynthia Lummis’in yasa tasarısı güya bu vaatlere karşı, ama er ya da geç bu vaatleri vereceklerdir.


1933’de Franklin Roosevelt’in 6102 sayılı kanun hükmünde kararnamesi ile devlet, altını çaldı. 1971’de Richard Nixon altın penceresini kapatırken ABD tüm dünyaya verdiği sözü çiğnedi. Dolar, nihilizme teslim oldu. FED’in istikrarı sağlaması gerekiyordu fakat onun yerine dolar bastı. Dolar basıldıkça yok oldu. Yani anlayacağınız, devlet hiçbir şeyi benimsemez. Devlet sadece absorbe eder, manipüle eder, yok eder.


Bir düşünelim. Mesela, Hazine Bitcoin stokluyor. Sonra, aniden elden çıkarıyor. Fiyat çöküyor, piyasalar panikliyor, borsalar donup kalıyor, korku yayılıyor. Kulağa çok mu zorlama geldi? Tarihe bir bakalım.


  • Mt. Gox, 2014: Bir Bitcoin borsası çöktü. Milyonlar kaybedildi. Yıllar süren toparlanma süreci yaşanmak zorunda kalındı.

  • Çin, 2021: Ani bir madencilik yasağı yürürlüğe girdi. Bitcoin’in değeri 64 bin dolardan 29 bin dolara düştü.

  • Tesla, 2021: Elon manyağı halka açık bir şekilde şirket kasasındaki Bitcoin’leri satmaya başladı. Piyasa çapında dalgalanmalar yaşandı.


Trump, katıldığı Bitcoin ve Liberteryen Parti konferanslarında ne derse desin, hükümet Bitcoin’i korumak için elinde tutmayacak; kontrol etmek için elinde tutacak. Bir gün gelir, istifler; başka bir gün gelir, elinden gelen her kısıtlamayı dener. Bir kanun hükmünde haciz kararnamesi ile Bitcoin arzı piyasadan buharlaşıp uçabilir ve bunun ulusal güvenlik çıkarına olduğunu söyleyebilirler. Ama niyetlendikleri şey esasında sadece “daha fazla kontrol” olacaktır.


Hükümetler her şeyi bir silaha dönüştürebilirler; daha önce de petrolü, doları, ambargoları silah gibi kullandılar. Peki aynı şey Bitcoin için de geçerli olamaz mı?


  • Altın Müsaderesi (1933, Executive Order 6102): “Ekonomiyi istikrara kavuşturmak” için özel altınlara el koydular.

  • Petrol Arz Kontrolü: OPEC, üretimi manipüle etti. Fiyatlar büyük dalgalanma yaşadı. Ülkeler istikrarsızlığa sürüklendi.

  • SWIFT Yaptırımları: Finansal sistem silah hâline getirildi. Ülkeler küresel ekonomiden koparıldı.


Bitcoin serbest bir piyasadır. Ta ki serbestliğini yitirene kadar. Federal Bitcoin rezervi bir yatırım değildir; bilakis, bir kaldıraçtır. Yeterince miktarı ellerinde tutarlarsa fiyatı belirlemeye kalkışacaklardır. Erişimi kısıtlamak için var güçleriyle çalışacaklardır. Arzın dolaşımını engelleyeceklerdir. Her şey için KYC (Know-Your-Customer; kimlik doğrulamalı kayıt) uygulayacaklardır. Tabii sonra tüm bunların gerekçeleri şöyle sıralanacaktır:


  • “Self-custody, yani kendi kendine saklama bir güvenlik riskidir.”

  • “KYC olmayan Bitcoin kriminal faaliyetlere zemin hazırlar.”

  • “Ulusal çıkarları korumak için sürekli gözetim ve denetime ihtiyacımız var.”


Böylece Bitcoin’i yasaklamaya gerek kalmamış olacaktır. Sonuçta, sadece özgürce kullanılmasını imkânsız hâle getirmek yeterli olacaktır. Devlet, güç kullanabilen ve kullanabilecek tek kurum olduğunu söylemektedir. Ancak halk üzerindeki kontrolünü sürdürebilmek için de halkın devlete destek vermesini sağlamak üzere propaganda yapmak zorundadır.


Piyasa hilelidir. Balinalar büyük alımlarla vurgun yapıp satmaktadır. Şirketler ucuzdan istifleyip hızla satmaktadır. Hükümetler, Michael Saylor’ın sunduğu reçete doğrultusunda uzun vadeli oynamaya başladılar. Bu reçeteye göre güç sadece Bitcoin’e sahip olmak değil; ona erişimi kontrol etmektir. ETF’ler bunu yoğunlaştırmıştır. Emanetçi-saklama kuruluşları bunun bekçiliğini yapmaktadır. Bazı madencilik havuzları merkezîleşmesini sağlamaktadır. Ve doğru zaman geldiğinde de şunların lobisini yapacaklar:


  • Kendi kendine saklamayı (self-custody’yi) kısıtlayın.

  • KYC’yi zorunlu kılın.

  • İntikal ve miras vergisi koyun.

  • Cüzdanları ve madencileri gözetleyin.


Yani aslında mesele sadece Bitcoin’in fiyatı değildir. Her şey kontrolle ilgilidir. Hükümetler parayı bir silah olarak kullanmışlardır ve hâlâ kullanmaktalardır. Bitcoin son kaçış yoludur. Yasaklayamazlarsa hapsedeceklerdir. Öldüremezlerse evcilleştireceklerdir. Peki bu durumda tek savunma noktası ne olacaktır?


Bitcoin’lerinizin anahtarlarını elinizde tutun! Kendi düğümünüzü çalıştırın! Onların müdahaleci kapsamının dışında bir yerde durun ve hatlarınızı koruyun!


İnsanların çoğu Bitcoin’ini elinde tutmuyor ve borsalarla emanetçi-saklama şirketlerine güveniyorlar. Bitcoin temelli bir bankaya hücum durumunu bir tahayyül edin. Sistem tamamen çökecektir. Ücretler fırlayacak ve sadece zenginler saklama olanaklarına sahip olabileceklerdir. Yoksullar zaten bireysel egemenlik nosyonunun dışında kalmış olacaklardır. Her biri 1 milyon dolar değerine varacak Bitcoin, çok daha fazla insanı sistemin dışına itecektir. Birilerinden “Lightning kullanın.” diye tavsiyeler yükselecektir. Lightning Network’ün de her derde deva olduğu sürekli öne sürülüyor ama gerçekte öyle mi?


  • Lightning Network kullanıcılarının %90’ı emanetçi cüzdanlara bel bağlamış durumdadır.

  • Bu tip bir merkezîleştirme, transaksiyonların sansürlenebileceği anlamına gelir.

  • Regülasyon baskısı, emanetçileri rahatlıkla fonları dondurmaya zorlayabilir.


Bunu daha önce de duymuştuk... Bu bildiğimiz geleneksel bankacılıktır, tek farkı yeni bir isme sahip olmasıdır. Eğer kendi kendine saklama geniş ölçekte uygulanabilir değilse, Bitcoin desentralize bir para değildir. Bitcoin’in gerçek egemenlik gücü temel katmanında yatmaktadır. Yüksek ücretler, hükümet kontrolündeki altyapı, vs. hâliyle insanları aşırı regüle edilmiş ve sürekli gözetlenen emanetçi sistemlerine zorlar. Eğer bir para durdurulabiliyorsa, o, para değildir.


Bitcoin’i yasaklamayacaklar. Ancak belki doları onunla destekleyebilirler. Bitcoin-Dolar diye bir şeyi yakında duyabiliriz. Kulağa da hoş gelecektir. “Bu bir sağlam para standardı” diyecekler çıkacaktır. Ancak bunun sonunda Bitcoin kullanamayacaksınızdır. Çünkü sadece Devlet kullanacaktır. Siz ise sadece bir söz, bir vaat alacaksınızdır. Ve bir gün, bu sözü de bozacaklar, tıpkı her zaman yaptıkları gibi.


“Bitcoin çok volatil.” “Bitcoin ekonomileri istikrarsızlaştırıyor.” “Bitcoin suça zemin hazırlıyor.” Tanıdık gelmiştir muhakkak, çünkü bunların hepsi daha önceki regülasyonlar için de sunulmuş bahanelerdi. Yani daha fazla kontrol, daha fazla kısıtlama için. Sonra da sadece devlet onaylı, kontrollü ve karneli kullanıma kadar sürdürülecek bu bahaneler. Bu, Bitcoin değil, bildiğiniz köleliktir ve şu an zaten hızla gerçekleşmektedir. Peki “Bitcoin dostu” bir devlet yaratmak mı? Buna şüpheyle yaklaşmak en doğrusu olacaktır. Sonuçta buradaki özne devlettir. Yalanlar ülkesinin başına devleti koyduğunuzda bile yalanın bolluğuna dair propagandanın hızı, tüm yalanları kıtlığa sürükleyecektir.


“Sadece Bitcoin” düsturu, kulağa “asilce” gelebilir. Ama aynı zamanda ikiyüzlüdür. Çünkü, Bitcoin’in geliştiği yer serbest piyasa olmasına rağmen Bitcoinciler devlet kayırmacılığı için çabalamaktadır. İtibari kontrolle alay ederlerken aynı itibari kontrolden Bitcoin ayrıcalığı talep etmektelerdir. Fakat Bitcoin liyakatle kazanır, dayatmacı yetkiyle değil. Eğer devlet bunu desteklerse, bir başkasını da destekleyebilir. Ve birini destekleyebilirse, hepsini kontrol edebilir. Ne dilediğinize dikkat etmeniz elzemdir.


Bitcoin çoktan ele geçirildi. Maalesef borsalar çoğunu elinde tutuyor. ETF’ler daha fazlasını stokluyor. Hükümetler regülasyonları zorluyor. Blok boyutu savaşı bize şunu kesinlikle göstermişti: Kodu değiştirmeye çalışacaklar. Hatta şimdi her zamankinden daha büyük bir eforla medya daha önce defalarca çürütülmüş safsataları kullanarak anlatıyı şekillendirmeye başladı: “Bitcoin çok volatil.” “Bitcoin suçlular tarafından kullanılıyor.” “Bitcoin, Ross Ulbricht gibi dark web operatörlerinin parasıdır ve ölümcüldür.” Peki sonunda ne mi olacak? İnsanlar Bitcoin’i gerektiği gibi kullanmaktan imtina edecekler. Bankalarda saklayacak ve borsalara güveneceklerdir. İşte bu Bitcoin’in zaptedilmesi, ele geçirilmesidir. Tabii zaptedilmiş olsa da fethedilmiş değildir. Bu fethi imkânsız kılan Bitcoin’in hangi gücüdür dersiniz? Bu güç düğümler, kendi kendine saklama, soğuk cüzdanlar, eşler arası (birebir, yüz yüze) etkileşimler ve transaksiyonlardır. Kontrolü eline alan her kişi zaptı ve fethi zorlaştırır ve zayıflatır.


Eğer bir Bitcoin rezervi olması gerekiyorsa, bunu eyalet ve hatta vilayet düzeyinde tutmak hayatidir. İtaat olmazsa efendi de kalmayacağından eyaletler ve vilayetler federal ve üniter kontrole direnebilirler. Federal hükümet anca enflasyon yaratır, manipüle eder ve el koyar. Yerel yönetimlerin finansal bağımsızlık hakkı yerel halklarının iradesinde saklıdır. Eyalet veya vilayet düzeyinde tutulan bir Bitcoin rezervi kendi başına bir bağımsızlıktır, otonomidir:


  • Çünkü kendi anahtarlarını ellerinde tutarlar.

  • Çünkü kendi ekonomi politikalarını kontrol ederler.

  • Çünkü federal manipülasyona direnirler.


Federal veya tek merkezli bir Bitcoin rezervi, Bitcoin’in devre dışı bırakmak üzere tasarlandığı Washington DC gibi başkentleri güçlendirir. Bırakın Florida kendi Bitcoin’ini tutsun. Bırakın Teksas kendi Bitcoin’ini tutsun. Bırakın Massachusetts kendi Bitcoin’ini tutsun. Merkezî olmayan güç, özgürlüğün anahtarıdır.


Bitcoin finansal bir ateşli silahtır. Güç, her iki tarafta da olduğunda dengelenir. Bitcoin’i olan bir hükümet ne demektir? Tehlike demektir. Bitcoin’i olan bir milyar insan ne demektir? Denge demektir. Aynı internetin yaptığı gibi, Bitcoin’in geniş kitlelerce kullanımı ortamı eşitler. Küçükler büyüklerle rekabet eder. Zayıflar güçlülere direnir. Bitcoin tıpkı ateşli silahların yaptığı gibi savaşı kökünden değiştirmiştir. İnternet bilgiyi değiştirmiştir. Bitcoin ise parayı değiştirmektedir. Hükümetler bunu biliyor ve bu yüzden onu istiyorlar. Tabii özgür bırakmak için değil, kontrol etmek için. Yeterince miktarı ellerinde tuttukları an, dengeleri değiştirecek, teraziyi eğecekler. Böyle olunca da Bitcoin değil, anca izin elde etmiş olacaksınızdır. İşte bu, denge değil, teslimiyettir.


Bitcoin federal kasada veya herhangi bir merkez bankasında olmamalıdır. Ben ve siz bireylerin kasasında olmalıdır. Bitcoin sahibi bir milyar birey, herhangi bir devlet rezervinden çok daha güçlüdür. Desentralize egemenlik ve bağımsızlık gerçek stratejik rezervdir. Bitcoin insanlar içindir, devletler için değil. SBR’yi (Stratejik Bitcoin Rezervi’ni) reddedin. Bitcoin hepimizi kurtarır. Tabii eğer devletin elinden uzak tutulursa. Para, insanoğlunun icat ettiği en büyük özgürlük araçlarından biridir. Sağlam para olan Bitcoin de en büyük özgürlük aracıdır. Özgürlük derken de “neyden özgürlük” diye düşündüğümüzde Bitcoin ve Devlet’in bir araya gelemeyeceği ve gelmemesi gerektiği gerçeği kaçınılmaz olarak idrak edilebilir olacaktır.


Mises vs State


Yazar: Fırat Kaan Aşkın

Comments


  • Nostr Logo
  • X
  • Instagram
  • Gmail
bottom of page